Powered By Blogger

3 Kasım 2013 Pazar

"ALİ İLE RAMAZAN" BİR TEMİZLİK HİKAYESİ

ROMANDAN TİYATRO SAHNESİNE "ALİ İLE RAMAZAN"IN HİKAYESİ




Perihan Maden’in 2010 yılında yayımlanan “Ali ile Ramazan” adlı romanı Stüdio 4 grubu tarafından aynı adla sahneye uyarlandı. “Ali ile Ramazan” 21 Ekim günü prömiyerini yaptı ve Aralık ayının sonuna kadar da gösterimlerine garajistanbul’da devam edecek. Perihan Mağden’in 1990’larda İstanbul’da yaşanan ve bir gazetenin 3.sayfa haberinden yola çıkarak yazdığı Ali ile Ramazan, iki eşcinsel gencin aşklarını, yaşamlarını ve ölümlerini konu alıyor. Romanı tiyatroya uyarlayanlar oyunun yönetmenliğini de üstlenen Onur Karaoğlu ve oyunda Rüzgar karakterini canlandıran İbrahim Halaçoğlu. Diğer oyun karakterlerine ise Nadir Sönmez, Fatih Gençkal, Gülen Karaman, Metin Göksel hayat veriyor. Gelelim oyuna, romanı okumamış biri olarak romanı okumuş ve ondan çok etkilenmiş olan arkadaşlarla beraber gittim oyuna. Bu anlamda aslında kendimi şanslı da hissettim. Çünkü genelde okunurken çok beğenilen ve kişinin kendi düş dünyasında çok farklı canlandırdığı bir romandaki olay örgüsü ve karakterler bir başkasının düş dünyasında sizinkiyle ortaklaşmıyorsa hayal kırıklığı yaratabiliyor. Sinemada çok rastlanan bu durum, anlatım olanakları sınırlı olan tiyatroda daha da büyük bir hayal kırıklığına neden olabiliyor.

Seyirci oturma düzenini ve oyunun sergileneceği sahneyi görünce yine zorlanarak bir oyun izleyeceğimi anladım. Son dönemlerde özellikle alternatif gruplar tarafından tercih edilen klasik İtalyan tarzı sahne algısını yıkan oyun sergileme arayışları bazı oyunlar için çok iyi kullanılabilinirken bazılarında ise eğer iyi kurulamadıysa oyun izlemeyi işkenceye dönüştürebiliyor. Oyuncuyu görmekte, takip etmekte, oyuncunun sesini duymakta zorlanıyorsun. Keza bu oyunda da aynı durumu yaşadım.
Oyuncular sahnede beklerken seyirciler yerini aldılar. Öncelikle sahne boyunca kurulmuş ve videoların yansıtılacağı beyaz poşetlerden oluşturulmuş perde ilgi çekiciydi. Dekor tasarımcısının kullandığı beyaz poşetler oyun boyunca oyuncular tarafından da kimi zaman para, kimi zaman tiner poşeti olarak kullanıldı. Beyaz poşet imgesinin burada değersiz kabul edilen yaşamlara bir gönderme olabileceğini düşündüm ya da parayı değersizleştirme imgesi de olabilir. Sahnede poşetler dışında kablo, döşek, yastık, inşaat iskelesi,  çalışma masası, sandalye ve aynadan(orada niçin olduğunu anlamadığım bir nesne, oyun boyunca doğru dürüst kullanılmadı bile) oluşan çok fazla bir düzen gözetilmeden yerleştirilmiş nesneler vardı.
Oyun Ali ile Ramazan hikayesi üzerine kurulmuş olsa da araya onlarla benzer hikayeleri yaşamış olan günümüz karakterleri de sıkıştırılmıştı. Ali ile Ramazan 90’lı yıllarda yaşamış ve bir yetimhanede tanışarak birbirlerini sevmiş, hayatın tek temiz yönünü birbirlerinde bulmuş ve her trajik sonda olduğu gibi ölümle ayrılmış iki genç. Bu romanı okuyup iki gencin belgeselini çekmek isteyen eşcinsel genç Rüzgar’ın, kendini annesine kabul ettirme istemi, romanı derste anlatan eşcinsel edebiyat profesörünün Rüzgar’ın annesiyle üniversiteden arkadaşlığı, Rüzgar’ın ölümü ile iki arkadaşın yeniden buluşmaları… Yani oyunda tüm yaşamlar birbirine bir şekilde temas ediyor, iç içe geçiyor. Sinema filmlerinde çokça kullanılan bu kurgulama tarzının tiyatroda gerçekleştirilmiş olması büyük başarı. Ama keşke bu başarı durumu, hikayelerin aktarımındaki sıcaklığa da yansısaydı diyor insan. Rüzgar’ın hikayesi, annesi ile olan ilişkileri vasat bir şekilde verilmiş. Özellikle üniversite hocasının roman üzerinden anlattığı ders oyunun gittikçe sıkıcılaşmasına neden oluyor. Uyarlayan ekibin Ali ile Ramazan’ı günümüzdeki diğer benzer hikayelerle beraber anlatma çabası bir iyi niyet olabilir ama seyirciyi yakalayamaması, oyunu sıkıcılaştırması bu iyi niyetin önüne geçiyor. Ali ile Ramazan’ın hikayesini bekliyorsun sabırsızlıkla ve onları canlandıran iki genç oyuncunun enerjisini görmek istiyorsun oyun boyunca. Ama araya giren diğer hikayelerle oyundan kopuyorsun. Romandaki kurgu, yani hikayenin sonunu verip sonra başa dönme ve sürekli tekrarlarla gidip gelmeler oyunda da korunmuş ama kimi zaman tekrarlar çok fazla geliyor. Son sahnede Ramazan ve Ali’nin ölümlerinin uzun süreli bir tekrarının yapılması ise oldukça iyi, aynı trajik sonun başkaları tarafından da yaşandığı duygusunu veriyor seyirciye. Ancak ikili arasındaki aşk yeterince verilmemiş. Bunun yönetmenin tercihi olduğunu düşünüyorum. Yine de cesaretli bir şekilde konan öpüşme ve karşılıklı soyunma sahneleri kadar aşk duygusunun da cesaretli bir şekilde verilmesi gerekiyordu. Ne oyuncuların birbirlerine olan bakışlarında ne de birbirleriyle olan diyaloglarında bu duygu yoktu. İlişkileri kimi zaman birbiri ile sürekli el kol şakaları yapan ergen iki gencin davranışlarına dönüşüyordu. Ama yine de Fatih Gençkal ve Nadir Sönmez’in oyunculukları iyiydi, sahne kullanımından kaynaklı yer yer sadece sırtlarını görebildiğimiz, dolayısıyla seslerini duyamadığımızı saymazsak tabi. Anneyi oynayan Gülen Karaman’ın ve profesörü oynayan Metin Göksel’in oyunculuklarını ise bu oyunda doğallıktan uzak buldum. Rüzgar karakteri ise çok fazla oturmamış bir karakter olarak duruyordu oyunda.
Oyun LGBTT bireylerine bolca selam gönderiyor olsa da, onlardaki o yaşama sevincine, eğlenceli karakterlerine, hayatı ti’ye alan yönlerine dokunamıyor. Yaşadıkları zorlukları, trajedileri elbette yansıtıyor ama yaşayan yönlerini es geçiyor. Oysaki ben geçen ay Roma parkında tanıştığım 16-17 yaşlarında olan üç eşcinsel gencin hayat dolu enerjilerini görmek isterdim bu oyunda. Oyundaki bir diğer problemli nokta ise gençlerin aşkları, sevgileri gayet masum bir şekilde verilmişken, yaşı ilerlemiş olan eşcinsellerin, genç erkekleri para ile ayartan çapkın yaşlılar olarak verilmesiydi. Velhasıl oyun, poşet perdeye yansıyan görüntüde Rüzgar’ın  “Ali ile Ramazan” romanının son bölümünü okuması ile son buluyor. Seyirci oyundan kalan dağılmış bir dekorun içinden geçerek olay mahalinden uzaklaşıyor. Yerde Perihan Mağden’nin kitabı Ali ile Ramazan,  aklımda biran önce bu romanı okuma istemi ile oyundan çıkıyorum.

Güler İnce

03 Kasım 2013