Yerden çok yüksekte yaşayan figürler… Chagall…
Les Mariés de la Tour Eiffel (1938) |
“Chagall'ın resimlerindeki aşıklar gibi akıyoruz
Çevremiz gökyüzü ve mavi kasabaBu çiçekleri bir düğün giysisi için tutarak
Yerden çok yüksekte yaşıyoruz”
Bu sözler, 2006'da The Weepies
grubunun “Painting by Chagall" adlı şarkısının sözleridir. Chagall’ın
resimlerini çok güzel bir şekilde dile getiren bu şarkıdaki “uçan aşıkları”
“düğünleri” “mavi kasabaları” görmek istiyorsanız Pera Müzesi’nde 24 Ocak
2010’a dek açık kalacak olan “Chagall: Yaşam ve Aşk ” başlıklı sergiyi ziyaret
etmenizi öneririm. Küratörlüğünü Meira Perry-Lehmann’ın yaptığı sergide,
sanatçının baskı, desen ve resimlerinden oluşan 160 eser yer alıyor.
Marc Chagall, 1887 yılında Rusya’da Vitebsk kasabası yakınlarında doğar. Yahudi
olan ve asıl ismi Meshe Shagal olan ressam yoksul, kalabalık bir aileye
sahiptir. Geleneklerine bağlı, sinagoga giden, balıkçı babasına işlerinde
yardım eden duygusal bir çocukluk geçiren Chagall, bu dönem Yahudilerin sosyal
ve kültürel yaşamlarını da gözlemler.1906 yılında yerel bir ressamın
yanında çalışarak resme başlar. Daha sonra
sanat eğitimi almak için St.Petersburg’a gider. Burada
dönemin avangard resim okulu Zvantseva’ya bir süre devam eder. O yıllarda
şehir Yahudilerin özel izinle kalabildikleri bir yerdir. Bu yüzden hapse girer.
1909 yılında gelecekteki eşi ve birçok resmine ilham kaynağı olan Bella ile
tanışır. Her türlü zorluğa rağmen St.Petersburg’da 1910 yılına kadar kalan
sanatçı, daha sonra dönemin sanat merkezi olan Paris’teki Montparnesse’ye
gider. Paris’te Fovistlerin etkisiyle güçlü bir
renk tekniği kazanır. Picasso onun ‘Matisse’den sonra renk duygusuna ve
yüceliğine sahip tek sanatçı olduğunu’ belirtir. Chagall 1911’de Léger,
Delanuay, Gleizes ve Modigliani gibi ressamlarla arkadaş olur.1911 ve 1912
yıllarında Paris’te sergiler açar. Maddi açıdan sıkıntılı dönemler geçirdiği
için daha ucuz olan La Ruche’de bir atölyeye taşınır. Chagall’ın
resimlerini“doğaüstü” diye tanımlayan Apollinaire ve Wladen 1914’de onun için Berlin’de
bir sergi düzenlerler. Bu ilk kişisel sergisi büyük ilgi görür ve Alman
Dışavurumculuğun başlangıcı olarak kabul edilir. Savaş çıktıktan sonra
Vitebsk’e dönen ressam Bella ile evlenir. Çiftin İda adını verdikleri bir
kızları dünyayı gelir. Bu tarihten sonra mutlu aşıklar konusu resimlerindeki
ana tema olur. Rusya’da devrimin birinci yılında tüm sanatçıları kenti dekore
etmeye çağırır. Yine aynı yıl Sovyet Kültür Bakanlığı, ressama Vitebsk
bölgesinden sorumlu görevli ünvanını verir. Chagall burada Modern Sanatlar
Müzesi ve Sanat Okulu’nu kurar. Ancak 1921’de ilan edilen “yeni ekonomi
politikası” ile kültür politikası da değişir. O zamana kadar devrimci sayılan
sanatçılar ve eserleri “biçimcilikle” suçlanır. Sanat propaganda aracı haline
gelir ve Rusya kendine özgü oluşturduğu kültür politikası ile Batı’ya
kapılarını kapatır. Birçok sanatçı bu anlayışı kabul etmeyerek Rusya’dan
ayrılır. Chagall da 1923’te eşi ile Paris’e geri döner. 1931 yılında Tel Aviv
Sanat Müzesi’nin açılışı için ilk kez İsrail’i ziyaret eder.1933’de Basel’de retrospektif sergiler açan Chagall’ın
59 çalışması Naziler tarafından karalamak amacıyla ‘Dejenere Sanat’ adı altında
gösterilir. İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’da zor günler geçiren diğer ressamlar
gibi o da Amerika’ya gider. 1944’de çok sevdiği karısı Bella’nın ölümüyle
hayatı zorlaşır. Fransa’ya döndüğünde ”Irkçılıkla mücadele” yürüten bir
örgütün kuruluşunda yer alır. Virginia Haggard'la tanışır ve David isimli bir
oğlu olur. Aynı günlerde, Chagall, tiyatro komisyonundan finansal destek alır
ve resimlerinde renklerin özgür ve hayat dolu kullanımını keşfeder. Sanatçı
1952’de Valentina Brodsky ile ikinci evliliğini yapar. Chagall hayattayken eserleri Louvre Müzesi’nde
sergilenen nadir sanatçılardandır. Marc Chagall, 1985'te Fransa'da ölür.
Basit, çok çocuklu ama mutlu bir
ailede yetişen sanatçının çocukluk ve memleket anılarından oluşan hayal dünyası
yapıtlarına yansır. Resimlerinin çocukluğundan çıkagelen imgeler üzerine
odaklanması tüm sanat hayatı boyunca kendisini yönlendirecek sanatsal
motivasyonu sağlar. Paris’te kaldığı yıllarda güçlü ve açık renkler kullanarak
dünyayı bir düşler ülkesine dönüştürür. Tablolarında fantazi, nostalji, dinsel
simgeler birbirleriyle kaynaşırlar. Chagall’ın yapıtlarında ekspresyonist,
kübist, naif-sürrealist akımların birleşik etkileri görülür. Resimlerinde mavi,
pembe, yeşil ve soluk kırmızı renkler kullanmıştır. Chagall’ın sanatı tümüyle
şiirsel ve rüyasal özellikler gösterir. Rus folkloru, Yahudi gelenekleri ve
sevgililer temaları arasındadır. Resimlerinde sıkça görülen Viebsk evleri,
memleketine olan özlemini yansıtırken; kemancı figürü yine Viebsk’teki yaşamının
bir simgesidir. Klezmer kavimi içerisinde büyüyen Chagall keman ile çocuk yaşta
tanışır. Burada doğum, ölüm, düğün gibi önemli günlerde keman çalınmaktadır.
Bundan dolayı Musevi Oda Tiyatrosu için resmettiği tablolarında Musevi hayatını
ele alırken mutlaka içine bir kemancı koyar. Derin bir tarihe, kültüre ve
sorumluluğa sahip olan Klezmer Müziği ancak bu kadar zengin Chagall’ın
resimlerinde tanımlanabilir. Genelde uçar şekilde görülen “ringa balığı” sanatçının
babasına ve çocukluğuna bir göndermedir. Resimlerindeki birçok hayvana da bir
takım anlamlar yüklenmektedir. Chagall’ın Nazilerin güçlenmesinden duyduğu
korku, sanatına yansımış ve Yahudi şehitlerinin ve göçmenlerini resmetmesine
sebep olmuştur.
Sanatçı
hayallerinden yeni bir gerçek oluşturur. Masal anlatıcılarının sözle
yaptıklarını Chagall renk ve biçimle yapar. Doğayı taklit etmek yerine onu
değiştirir; istediği gibi düzenler, renkleri serbest bir şekilde kullanır.
Çocukların hayal dünyalarında olduğu gibi Chagall’ın fantastik ülkesinde de
yüzün rengi mavi, yeşil, kırmızı olabilir. İnekler uçabilir, eşekler keman
çalabilir. Sevgililer mutluluktan uçabilir. Bir hayvanın başı diğer bir hayvanın
vücuduyla birleşebilir. İnsanlar çaldıklar enstrümanla tek bir vücut resmedilir.
Sanatçı iç dünyasının derinliklerinde yatan yaşanmış deneyimlerinden ve
geçmişten gelen görüntüleri şimdiki zamanla karıştırıp olağanüstü bir atmosfer
oluşturur. Yaşadığı andan ve çocukluk günlerinden kalan dinsel imgelerin
birlikteliğini duygularını da katarak içtenlikle ve özlemle ifade eder. Bu
sınır tanımaz özgürlüğü onun herhangi bir akım içine girmesini engellemiştir.
Güler İnce
Bu yazı 2 Kasım 2009 tarihli Günlük gazetesinde yayınlanmıştır.
Bu yazı 2 Kasım 2009 tarihli Günlük gazetesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder